EĞİTİM SORUNU
Yunanistan'da okur-yazarlık oranının en düşük olduğu bölge Batı Trakya bölgesidir. Türk azınlığa karşı yürütülen ve azınlığın kültür düzeyinin düşürülerek, azınlık sorunlarına duyarlı ve bilinçli kitleler olmaktan ziyade, ekonomik durumu düzeltme derdinde, geçimlerini sağlamak için toprakla uğraşan kitleler oluşturma amaçlı eğitim politikası sonucunda, azınlık grupları, düşük kalitede eğitim almakta ve çoğu genç yüksek tahsil yapamamaktadır.
Batı Trakya'da azınlığın resmi olarak 132 azınlık ilkokulu, 2 ortaokul-lisesi (Gümülcine Celal Bayar Lisesi ve İskeçe Muzaffer Salihoğlu Özel Lisesi) ile 2 medresesi bulunmaktadır. Bu okullarda eğitim dili Türkçe ve Yunanca olarak yapılmaktadır.Resmi dil olarak Yunanca, tarih, coğrafya, vatandaşlık ve çevre eğitimi dersleri Yunanca; matematik, Türkçe, fizik, kimya, din sanat ve beden eğitimi dersleri de Türkçe olarak işlenmektedir. 1995 yılında yeni bir düzenleme ile İskeçe'deki bazı Türk okullarında daha önce Türkçe okutulan beden eğitimi, resim, müzik gibi dersler Yunan öğretmenler tarafından Yunanca olarak verilmeye başlanır. Böylece, Türkçe okutulan ders sayıları iyice azaltılır.
Yunanistan, eğitim konusundaki uygulamalarıyla hem Lozan Anlaşması'nın hükümlerine uymamakta, hem de 1951, 1952 ve 1968 yıllarında imzalanan kültür anlaşmalarındaki yükümlülüklerini yerine getirmemektedir.
Lozan Anlaşması'na göre, azınlıkların eğitim kurumlarını işletme hakkı vardır. Oysa Yunan hükümeti, bu kurumları Din İşleri ve Eğitim Bakanlığı'na bağlayarak, kontrolü kendi eline tutmaktadır.
20 Nisan 1951 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan kültür anlaşmasında, iki ülkenin karşılıklı öğretmen değişimi yapması ve birbirlerinin diplomalarını tanıması kabul edilmiştir. Gümülcine'deki Celal Bayar Lisesi, bu anlaşmadan sonra kurulmuş ve öğretim kadrosu Türkiye'de eğitim almış öğretmenlerden oluşmuştur. Anlaşmanın uygulanmasına son verilen 1970 yılına dek Türkiye'de eğitilen 500 öğretmen, Yunanistan'a dönerek görev almıştır.
"Kontenjan öğretmenleri" olarak adlandırılan bir kısım öğretmenler de belli bir kontenjan dahilinde Türkiye'den gönderilen Türk uyruklu öğretmenlerdir. Maaşları Türkiye tarafından ödenmekte ve her ders yılının başında çalışma ve ikamet izinleri yenilenmekte olan bu öğretmenlerin bir bölümü her yıl, Yunan yetkililerce çeşitli nedenler gösterilerek reddedilmektedir. Bu öğretmenlerin sayılarının, İstanbul'da iyice azalmış olan Rum öğrencilere yetecek Yunanlı öğretmen sayısını aşmamasına özen gösterilmektedir.
Bir diğer öğretmen grubu olan "Formasyonlu Öğretmenler", Türkiye'deki öğretmen okullarında eğitim görmüş olan Batı Trakyalılardır. Günümüzde resmen kapatılmış olan Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin çatısı altında toplanmış bulunan formasyonlu öğretmenlerin maaşları, sözleşmeli olarak çalıştıkları okul encümeni tarafından ödenmektedir. Bu öğretmenlerin bir bölümü dikta döneminde görevden alınmış, bir kısmı da okul değiştirmek isterken açıkta kalmıştır. Bu konudaki 1987 tarihli bir rapora göre, 1973 yılından beri, Türkiye'de okumuş hiçbir Batı Trakyalı öğretmene Batı Trakya'da Türkçe eğitim yapan okullarda çalışma izni verilmemiştir.
Azınlık arasında "Akademililer" olarak adlandırılan Selanik Özel Pedagoji Enstitüsü(SÖPA) mezunları da azınlık eğitiminde ayrı bir yer tutmaktadır. Bu grup, formasyonlu öğretmenlere alternatif yaratmak amacıyla medrese çıkışlı öğrenciler arasından alınarak Yunanca dilinde eğitilen, Türkçeleri yetersiz, Yunan devlet memuru statüsünde şahıslardan oluşmaktadır. Azınlık okullarında öğretmen olmak isteyenlerin SÖPA'nın mezuniyet standartlarını taşıyor olmaları gerekmektedir. Ancak Türk azınlığa göre, SÖPA mezunu bu öğretmenler yetersiz bilgi birikimine sahiptirler. Ve bu uygulama, Türk çocuklarına yönelik asimilasyon amaçlı propagandası niteliğindedir.
Yunanistan'ın, Türk azınlığın eğitimini engellemek için kullandığı yöntemlerden biri de, öğretmenlerin ihtiyaç duydukları göreve atanmalarını geciktirmektir.
Yunan yetkililer, okullarda eğitim başlamadan kısa bir süre önce tadilat gibi gerekçelerle okulu kapatmakta ve durum müfredat işleyişinde sapmalara neden olmaktadır. 1983 yılında çıkarılan bir yasa ile sınır bölgelerindeki inşaatlar ve onarımlar için ruhsat alınmasının şart koşulmasından faydalanan Yunan yönetimi, azınlığın diğer yapılarının yanı sıra okulların onarılması ve büyütülmesini de engellemektedir.
Batı Trakya'daki azınlık ilkokullarının çoğunda birkaç sınıf bir arada aynı derslikte eğitim görürken, bazı yerlerde iki, hatta bir derslikli okullar bulunmaktadır. Yunan makamları, işsiz bıraktıkları formasyonlu öğretmenlerin sorununa gerekçe olarak bu derslik sıkıntısını göstermişlerdir. Bu durum da eğitimin kalitesini düşürmüştür.
694/1977 sayılı yasanın 7. maddesi, öğretmen kadroları, sözleşmeleri, dersliklerin sayısı ve Türkçe okutulan derslerin haftada kaç saat yapılacağı gibi hususları Eğitim Bakanı’nın yetkisine bıraktığından, dersliklerin sayıca azalması Türkçe ders saatlerinin azalmasına, bu da öğretmen kadrolarının iptaline gerekçe oluşturmaktadır.
Azınlık eğitiminin kalitesinin düşük kalitede olması ve anadilleri olduğu için Türkçe, resmi dilleri olduğu için Yunanca öğrenmek zorunda olan azınlık öğrencilerinin, yeterli öğretmen bulunamayan bu okullarda sonunda ikisini de yeterince öğrenememeleri , azınlık gençlerinin Yunanistan'da yüksek öğrenim yapma şanslarını da kaybettirmektedir.
Avrupa Konseyi'nin uyarıları sonucu 1999’da, Yunanistan, finansmanı Avrupa Birliği tarafından karşılanacak bir program dahilinde, Türk öğrencilerin üniversiteye giriş ve diğer kamu ve özel sektör sınavlarında başarısız olmalarında etkisi olan dil sorununu giderme çalışmaları yapar. Bu program dahilinde Türk öğrencilere, Yunanca ikinci dil olarak öğretilir.
Avrupa Birliği'nin azınlıklara verilen eğitim konusundaki baskılarının diğer bir sonucu olarak da 2341/1995 sayılı Yüksek Öğrenim Yasası'nda değişiklik yapılarak, 1996-97 öğretim döneminde üniversite seçme sınavına katılacak Türk azınlığa Yunan üniversitelerine girişte % 0.5 oranında kontenjan ayrılır. Ancak, bu uygulama, Yunanlıların kendi aralarında dahi azınlığı eritme politikasının bir parçası şeklinde yorumlanmaktadır.